Bu çalışmada, yabancılaşma duygusunun nasıl ortaya çıktığını günümüz sosyo-politik ilişkilerine nasıl yansıdığını ortaya koymak amacıyla eski ve yeni toplumsal ilişkileri inceledik. Bu doğrultuda yabancılaşmanın çağımızın en önemli sosyal sorunlarından biri olduğunu ve bu sorunun da eski kültürel değerlerin ve yeni alışkanlıkların çatışmasıyla ortaya çıkan toplumsal bir psişik bozulmaya neden olduğunu saptadık.
Yabancılaşma, tarihsel açıdan sanayi devrimiyle ortaya çıkmış olsa da toplumsal etkisi 20. Yüzyıldan itibaren kapitalist ilişkilerin ivme kazanmasıyla başlamıştır. Bu ilişkiler sonucunda yabancılaşma duygusunun olgusal temelinin, bireyin öznelikten çıkıp nesneleşmesi olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki toplumsal ilişkilerde, örneğin iş hayatının bireyi tatmin etmekten çıkıp sadece hayatta kalmak ve geçimini sağlamak için var olması ürettiği emeğe ve topluma yabancılaşma duygusunun doğmasına neden olmuştur. Bu durumda ürettiği metaya uzak kalan birey istemeyerek çalışma hayatına katılmaktadır. Üretim ilişkileri içinde tatminsiz birey önce kendine ardından da yaşadığı topluma yabancılaşarak kendi kültürel değerlerine ters düşmektedir.
Yabancılaşma duygusunun temeli ekonomik olsa da, bu durum diğer olguların göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Çünkü yabancılaşma duygusu aynı zamanda politik, soysal ve psikolojik bir olgudur. Bu olgunun karşıtı özgün, yabancılaşmamış bir toplum ve özgür bir birey ise yabancılaşmanın kaynağı değerlerinden yoksun bir toplum ve bastırılmış bir bireydir.
Birincil Dil | Fransızca |
---|---|
Bölüm | Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ocak 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012Cilt: 36 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.