Erken skolastik dönemde filozof olmak, teolog olmaya ya da Hıristiyan olmaya özdeştir. Felsefi sistemler yaşam için pratik, ahlaki ve özellikle entelektüel kodlar sunarken Orta Çağ’da ve Batı’da büyük ölçüde doğu felsefesi Hıristiyan inancına dahil edilir. Roma İmparatorluğu sonrasından başlayarak Rönesans dönemine kadar yüksek öğrenim üzerinde sanal bir tekele sahip olan teologlar, bilimin ve laik öğrenimin kendi düşünceleriyle özümsenmesi noktasında felsefeyle karmaşık etkileşim kurarlar. Orta Çağ’da en fazla okunan teologlar arasında yer alan St. Augustinus’tan başlayarak çoğu zaman Rönesans filozofu olarak görülen Ockhamlı William’a kadar uzanan felsefe ve teolojinin tanımları bu dönemde incelenir. Ayrıca mantık, dil ve retorik sorunlarına ek olarak tanrı, evren ve insan konularına değinerek on ikinci yüzyılın konuları sıralanır. Tüm bu konuları kapsayan summalar sayesinde felsefe ve teolojinin kimi zaman ayrıştığı kimi zaman yakın ilişki kurduğu tartışmalar Orta Çağ’a giriş niteliğindedir. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından hemen sonra Bizans Hıristiyanlığı kendi geleneğini geliştirmiştir. Ancak iki olgu arasında ortaya çıkan temel problem çok az düşünür hem Yunanca hem de Latince bilmemesinden kaynaklı olarak iletişim çok zayıftır. Bu problemden kaynaklı olarak bir birlikten ziyade Yunan ve Latin kiliseleri ortaya çıkar. Daha da önemlisi Hıristiyan teologlar yeni Platonculuktan yararlanmalarının asıl nedeni bu bölünmüşlükten kaynaklı olarak Bizans tarzı Hıristiyan mistisizmidir. Sonrasında, Aristoteles üzerine okumaların yoğunlaşmasıyla birlikte felsefe teoloji üzerinde etkinliğini kurmaya başlar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023Cilt: 47 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.